|
Herkesin
bildiği gibi, devletimizde kuruluşundan beri Kuran'ın yüce hükümlerine ve şeriat
yasalarına tam uyulduğundan, ülkemizin gücü ve bütün tab'asının refah ve mutluluğu
en yüksek noktaya çıkmıştı. Ancak, yüz elli yıl var ki, birbirlerini izleyen karışıklıklar
ve çeşitli nedenlerle şeriata ve yüce yasalara uyulmadığından evvelki kuvvet ve
refah, tam tersine zayıflık ve fakirliğe dönüştü. Oysa, şeriat yasaları ile yönetilmeyen
bir ülkenin varlığını sürdürebilmesinin imkansızlığı açık seçik ortadadır.
Tahta geçtiğimiz mutlu günden bu yana bütün çabalarımız, hep ülkenin kalkınması,
ahalimiz ve fakirlemizin refahı amacına yönelik oldu. Eğer, yüce devletimize dahil ülkelerin
coğrafi konumu, verimli toprakları ve halkının yetenekleri gözönünde tutularak
gerekli girişimler yapılırsa, yüce Tanrı'nın yardımı ile, beş-on yılda kalkınabileceğimiz
söz götürmez.
Ulu Tanrı'nın yardımına ve Peygamberimiz hazretlerinin ruhaniyetine sığınarak, yüce
devletimizin ve ülkemizin iyi bir biçimde yönetilmesi için bundan böyle bazı yeni
yasalar çıkarılması gerekli görüldü.
Söz konusu yasaların başında can güvenliği; ırk, namus ve malın korunması;
vergi toplanması; halkın askere alınıp silah altında tutulma süresi gibi hususlar
gelmektedir. Şöyle ki; Dünyada can, ırz ve namustan daha kıymetli birşey yoktur. Bir
insan bunları tehlikede görünce, yaradılıştan kötü olmasa bile, canını ve
namusunu korumak için olmadık çarelere başvurur. Bunun devlet ve memlekete zarar
vereceği açıktır. Buna karşılık, can ve namustan emin olan bir kimse sadakat ve doğruluktan
ayrılmaz, işi ve gücü ile devletine ve milletine yararlı olur.
Mal güvenliğinin olmadığı yerde ise kimse devlet ve ulusuna ısınamaz, ülkesinin
yükselmesi ile ilgilenmez, hep korku ve üzüntü içinde yaşar. Buna karşılık, malından,
mülkünden emin olmadığı zaman hep kendi işi ve işinin genişletilmesi ile uğraşır.
Devlet ve millet gayreti, vatan sevgisi kendisinde her gün artar.
Vergi konusuna gelince: Bir devlet, ülkesini korumak için askere ve gerekli öbür
masraflara muhtaçtır. Bu, para ile olur. Para, tab'adan toplanacak vergiler ile oluştuğundan
bunun en iyi şekilde toplanması gerekir.
Evvelce gelir sanılmış olan "yed'i vahit" belasından ülkemiz
hamdolsun, kurtulmuşsa da yıkıcı bir yöntem olup hiçbir zaman yararlı sonuç doğurmamış
olan iltizam usülü hala sürüyor. Bu, ülkenin siyasi işlerini ve mali konularını
bir adamın keyfine, hatta cebir ve zulmüne teslim etmek demektir. Bu adam iyi bir insan
değilse hep kendi çıkarına bakar, bütün davranışlarında kötülüğe, zulme yönelir.
Bu nedenle, ülkemiz insanlarının her biri için, malına ve gelirine göre bir verginin
saptanması ve kimseden bundan fazla birşey alınmaması gerekir. Yüce devletimizin
karada ve denizdeki askeri masrafları ile öbür masrafları yasalarla belirlenip sınırlandırılmalı
ve uygulama ona göre yapılmalıdır.
Askerlik de, yukarıda belirtildiği gibi, önemli konulardan biridir. Ülkenin
korunması için asker vermek halkın başlıca borcudur. Fakat, bir memleketin mevcut nüfusuna
bakılmaksızın, şimdiye kadar yapıldığı gibi, kiminden tahammülünden çok,
kiminden az asker alınması hem düzesizliğe; hem tarım, ticaret ve bayındırlık işerinin
kötü gitmesine; hem ömür boyu askerlik bıkkınlığa; hem de nüfusun azalmasına yol
açar. Bu nedenle, her memlektten alınacak asker miktarı için uygun yöntem konulmalı
ve dört veya beş yıl hizmet için sıra ussulü getirilmelidir. Bunlar yapılmadıkça
devletin kuvvetlenip gelişmesi, huzur ve asayişin sağlanması mümkün olmaz. Bütün
bunların dayanağı yukarıda açıklanan hususlardır.
Bu nedenle, bundan böyle suç işleyenlerin durumları şeriat yasaları gereğince
açıkca incelenip bir karara bağlanmadıkça kimse hakkında, açık veya gizli, idam ve
zehirleme işlemi uygulanmayacaktır. Hiç kimse, başkasının ırz ve namusuna saldırmayacaktır.
Herkes malına, mülküne tam sahip olacak, bunları dilediği gibi kullanacak, bunu
yaparken de devlet büyüklerinin müdahalesine uğramayacaktır. Birinin suçluluğunun
saptanması halinde mirasçıların o işle ilgileri bulunmayacağından, suçlunun malları
elinden alınıp varisleri miras hakkından yoksun bırakılmayacaklardır.
Yüce devletimizin tab'ası Müslümanlarla öbür uluslar bu haklardan tam
yararlanacaklardır.
Can, ırz, namus ve mal konularında, ülkemizin tüm halkına şeriat yasaları
gereğince garanti verilmiştir. Öbür konularda da oybirliği ile karar verilmesi için,
Meclisi Ahkam-ı Adliye üyeleri gerektikçe artırılacaktır. Yüce devletimizin
bakanları ile ileri gelenleri belirli günlerde orada toplanarak, görüşlerini çekinmeden
açıkça söyleyeceklerdir. Can, mal güvenliğine ve vergilerin belirlenmesine ait
yasalar böyle hazırlanacaktır.
Askerlikle ilgili konular Bab-ı Seraskeri Dar-ı Şurası'nda görüşülüp
karara bağlandıktan sonra sonsuza dek uygulanmaları için tasdik edilmek üzere tarafıma
gönderilecektir. Söz konusu yasalar sırf din, devlet, ülke ve ulusu kalkındırmak
amacı ile çıkarılacaklardından bunlara tam uyacağımıza yemin ederiz. Bu konuda, Hırka-i
Şerife odasında, tüm din adamları ile bakanların hazır bulunacakları bir sırada
yemin edecektir.
Din adamı ve vezirlerden yasalara aykırı hareket edenlerin, kanıtlanacak suçlarına
göre, rütbelerine ve hatır ve gönüle bakılmaksızın cezalandırılmaları için özel
ceza yasası çıkarılcaktır.
Memurlara yeterli maaş bağlanmış olup, henüz bağlanmış olanlarınkiler de
belirlenecektir. Bu yolla da, şeriata aykırı olan ve ülkenin gerilemesinde başrolü
oynayan rüşvet belası güçlü bir yasa ile ortadan kaldırılmış olacaktır.
Bütün bu sayılan hususlar eski hükümlerin tümden değiştirilmesi demek olacağından
işbu fermanımız İstanbul halkına ve ülkemiz halkına duyurulacaktır. Bundan başka,
dost devletlerin de bu yönetimin sonsuza dek uygulanmasına tanık olmaları için fermanımız,
İstanbul'daki tüm büyükelçilere resmen bildirilecektir.
Tanrı hepimizi başarılı kılsın; yasalara uymayanlar Tanrı'nın lanetine uğrasın
ve ömürleri boyunca rahat yüzü görmesin. Amin. |
|