İstanbul'un Osmanlı Devleti'nin hakimiyeti altında
girmesi, ticari ve kültürel yönden önemli bir avantajın daha ele geçirilmesi
demekti. Boğazlar tam anlamıyla kontrol altına alınacak ve bu sayede Karadeniz ticaret
yolları ele geçirilmiş olacaktı. Karamanoğulları meselesini çözen Fatih Sultan
Mehmed, İstanbul'un fethi için gerekli hazırlıklara başladı.
Devrin mühendislerinden Musluhiddin, Saruca Sekban ile Osmanlılara sığınan
Macar Urban Edirne'de top dökümü işiyle görevlendirildi. "Şahi" adı
verilen bu topların yanında, tekerlekli kuleler ve aşırtma güllelerin üretilmesi
(havan topu) yapılan hazırlıklar arasındaydı. Yaptırılan bu büyük toplar
İstanbul'un fethedilmesinde önemli rol oynadı.
Yıldırım Bayezid'in İstanbul kuşatması sırasında
yaptırdığı Anadolu Hisarının karşısına, Rumeli Hisarı (Boğazkesen) inşa
edildi. Bu sayede Boğazlar'ın kontrolü sağlanacak, deniz yoluyla gelebilecek
yardımlara karşı tedbir alınmış olacaktı. 400 parçadan oluşan bir donanma inşa
edildi. Turhan Bey komutasındaki bir Osmanlı donanması Mora'ya gönderildi ve
İstanbul'a yardım gelmesi engellendi.
Eflak ve Sırbistan ile var olan barış antlaşmaları yenilendi.
Macarlarla da üç yıllık bir antlaşma yapıldı. Osmanlıların bu hazırlıkları
karşısında, Bizanslılar da boş durmuyordu. Surlar sağlamlaştırılıyor ve şehre
yiyecek depolanıyordu. Ayrıca Bizans İmparatoru Konstantin, Haliç'e bir zincir
gerdirerek, buradan gelecek tehlikeyi önlemeye çalıştı.
Aynı zamanda Haçlı dünyasından yardım isteniyor, Papa ise yapacağı yardım
karşısında Katolik ve Ortodoks kiliselerinin birleştirilmesini istiyordu. Ancak
Katoliklerden nefret eden Ortodoks Rumlar, Roma kilisesine bağlanmak istemiyor,
"İstanbul'da Kardinal Külahı görmektense, Türk Sarığı görmeye
razıyız" diyorlardı. |