|
12 Ocak 1920'de toplanan Meclis-i
Mebusan, 28 Ocak 1920 tarihindeki gizli oturumunda "Ahd-i Milli" olarak Misak-ı
Milli kararlarını almış ve kararlar bütün mebuslar tarafından imzalanmıştı. 17
Şubat 1920 tarihli oturumunda da basında yayınlanması ve bütün yabancı
parlamentolara bildirilmesi kararlaştırıldı. 15 Mart'ta, İstanbul'daki İtilaf
kuvvetleri 150 Türk aydınını yakalatmış ve ertesi gün de şehir fiilen ve resmen
askeri işgale maruz kalmıştı.
18 Mart 1920'de İngilizler, meclisin etrafını makineli tüfeklerle
sararak, toplantı halinde bulunan milletvekillerinden bazılarını tutuklayarak ve
sürükleyerek götürdüler. Bunun üzerine milletvekilleri meclisin çalışma süresini
ertelediler. Böylece, son Osmanlı Meclis-i Mebusanı düşman süngüsü altında zorla
kapatıldı.
Bu işgali, fedakar bir telgraf memuru Manastırlı Hamdi Efendi
vasıtasıyla öğrenen Mustafa Kemal Paşa, derhal bu hareketi protesto ederek, bu
işgalin haksız ve hükümsüz olduğunu bütün dünyaya beyan etti. Bu arada,
Eskişehir ve Afyonkarahisar'daki yabancı birlikler, silahları ellerinden alınarak,
bulundukları yerlerden uzaklaştırıldı. Geyve-Ulukışla yakınlarındaki
demiryolları işgal kuvvetlerinin ilerlemelerini zorlaştırmak için bozuldu. Anadolu'da
bulunan yabancı subaylar tutuklandı.
Ankara'da olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin açılması belirlendi.
Kurucu Meclis olarak çalışması düşünülen bu meclisi, Mustafa Kemal, halkın
yadırgamaması için "olağanüstü yetkilere sahip bir meclis" olarak takdim
etti. Kurucu Meclis ve seçimlerle ilgili 19 Mart 1920'de bir bildiri yayınladı.
Seçimlerin yapılması için yayınlanan bu bildiri uyarınca, yurdun her yerinde
seçimler yapıldı. Bolu Düzce, Hendek bölgesinde başlayan ve Nallıhan, Beypazarı
çevresine sıçrayan bazı ayaklanma olayları oldu. Bu olaylardan dolayı, seçilen
milletvekillerinin tümünün gelmesi beklenilmeden, Millet Meclisi'nin açılma
hazırlıkları yapıldı.
22 Nisan 1920'de yapılan çağrı ile Millet Meclisi, 23 Nisan 1920 günü
toplandı. O gün, Hacı Bayram Camii'nde kılınan Cuma namazından sonra topluca Meclis
binasına gelindi. Türkiye tarihinde ilk kez padişah olmaksızın, 23 Nisan 1920, saat
14'de merasimle ve dualarla Meclis açıldı. Başkanlığa ilk olarak en yaşlı üye
olan Sinop Milletvekili Şerif Bey getirildi. İlk Meclis, İstanbul'dan gelen 90'ın
üzerindeki mebusa ilave olarak, 125 devlet memuru, 53 asker, 53 din adamı ve çeşitli
sayıda tüccar, çiftçi ve hukukçudan oluşan kadrosuyla çalışmalarına başladı.
Mustafa Kemal, 24 Nisan 1920'de Meclis Başkanı seçildikten sonra, meclise
teşekkürlerini ifade ederek ilk meclis konuşmasını yaptı.
23 Nisan 1920'de kurulan yeni Meclis, 1 numaralı kararı ile kendi
kuruluşunu düzenlemiştir. Erzurum Kongresi ve Sivas Kongresi kararlarına uygun olarak
milli iradeye dayanan bir meclisin seçimi yapılmıştır. Kapatılan İstanbul Meclis-i
Mebusan'ın bir kısım üyeleri, yeni kurulan Meclis'e katılma yetkisini 1 numaralı
karar ile kazandılar.
Meclisin açılışını izleyen gün, Mustafa Kemal'in teklifi ile
aşağıdaki esaslar kabul edildi.
1) Mecliste beliren milli iradenin vatanın geleceğine doğrudan doğruya el koymasını
kabul etmek temel ilkedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin üstünde bir güç yoktur.
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama ve yürütme yetkilerini kendinde
toplamıştır.
3) Hükümet kurmak gereklidir. Meclisten seçilecek ve vekil olarak görevlendirilecek
bir kurul hükümet işlerine bakar. Meclis başkanı bu kurulun da başkanıdır.
4) Geçici bir hükümet başkanı veya padişah vekili tayin edilmesi uygun değildir.
Padişah ve halife, baskı ve zordan kurtulduğu zaman, Meclis'in düzenleyeceği kanuni
esaslara uygun olan durumunu alır.
23 Nisan 1920'de kurulan Büyük Millet Meclisi yasama ve yürütme, zaman
zaman da yargı yetkisini elinde topluyordu. Milletin tek temsilcisi sıfatıyla da
kuvvetler birliği sistemini benimsedi. Dönemin şartları gereği bir Meclis Hükümeti
sistemi kuruldu. Meclis Başkanı aynı zamanda Hükümet Başkanı idi. Devlet
Başkanlığı diye bir makam yoktu. Hükümeti teşkil eden üyeler vekil diye
adlandırılıyordu. Meclis olağanüstü yetkilerle donatılmış olduğundan, kuvvet ve
yetki birliğini de bu niteliği ile temsil ediyordu. |
|