|
Osmanlı Devleti'nin sürekli ordusunu oluşturan ve doğrudan
padişaha bağlı olan yaya, atlı ve teknik sınıftan asker ocaklarına verilen ad.
Kapıkulu ocaklarının kurulmasından önceki dönemde Osmanlı Devleti'nin
askeri gücünü yayalar ve müsellemler oluşturuyordu. Bu birlikler tımarlı sipahiler,
akıncılar, azaplar, voynuklar, martoloslar ve cerahorlarla destekleniyordu. I. Murad döneminde
(1360-89) örgütsel kuruluşu tamamlanan kapıkulu ocakları, 16. yüzyılda yeniden düzenlendi.
Bu yapıda, yaya ve atlı olarak iki ana sınıf vardı. Acemi oğlanları, yeniçeriler,
cebeciler, topçular, top arabacıları yay sınıfını, sipahiler, silahdarlar, sağ
ulufeciler, sol ulufeciler, sağ garipler, sol garipler de atlı sınıfı oluşturuyordu.
Kapıkulu ocakları, Bektaşiliğin güçlü biçimde örgütlendiği Osmanlı kurumlarındandı
ve bu nedenle ocağa Ocağ-ı Bektaşiyan, askerlerine taife-i Bektaşiye, ocak subaylarına
sanadid-i Bektaşiyan, yükselme yoluna da ilsile-i Bektaşiyan deniliyordu. Bektaşilikteki
alegorik simgeler de (örn. börk, kazan) aynen kapıkulu ocaklarına alınmıştı ve
Bektaşi dervişleri ocak ortalarının üyesi sayılıyordu.
Osmanlı Devleti'nin sınırları genişledikçe kapıkulu ocaklarında da
yeni düzenlemelere gidildi. İstanbul'un alınışından sonra, Gelibolu'daki Acemi Ocağı
dışında İstanbul'da ikinci bir Acemi Ocağı kuruldu. Ağa bölükleri de kapıkulu kısmına
alındı; ocak subaylarının rütbeleri ve yetkileri belirlendi. Sınır boylarındaki
kalelerin korunması için, kapıkulu kapsamında yerlikulu yeniçerisi (gönüllü yeniçeri),
cebeci, topçu, lağımcı, humbaracı ortaları kuruldu. Kapıkulu ocaklarında, devşirme
ve pençik yasalrına göre asker yetiştirilirdi. Adaylar (devşirmeler ve pençik oğlanlar)
acemi ocaklarındaki eğitimden sonra "kapıya çıkma" denen işlemle ömür
boyu asker olarak kapıkulu sınıflarına alınırlardı. Başka bir meslek edinmeleri ve
evlenmeleri yasaktı. Bütün kapıkulu askerleri oda denen kışlalarda cemaatler oluşturur,
her cemaat de kendi içinde bölüklere ayrılırdı.
Savaşçı bir sınıf olan kapıkuluların görevleri katı ve ödünsüz
kurallara bağlanmıştı. Bu kurallara kavanin-i yeniçeriyan denirdi. Kapıkulları kent
güvenliğinden ve sınırların korunmasından sorumluydu. Silah olarak genellikle tüfek,
kılıç, ok ve yayi kalkan, mızrak kullanırlardı. Osmanlı padişahının kapıkulu
ocaklarının Birinci Ortası'nın yoldaşlarından sayılması, ulufe günü yeniçeri ağası
giysisi ile kışlaya gelmesi ve ulufesini alması, at üstünde bir kase şerbet içmesi
gelenekti. Ulufeleri üç ayda bir galebe divanında dağıtılan kapıkulları padişahların
tahta çıkışları (cülus) ve sefere gidişlerinde de bahşiş alılardı. Kapıkulu kışlalarının
bir bölümü Atmeydanı'nda, bir bölümü Şehzadebaşı'ndaydı.
Kapıkullarının disiplini 17. yüzyılda bozuldu. Devşirme ve pençik
sistemleri işlemez duruma geli ve ocağa rasgele asker alınmaya başlandı. İstanbul'da
sık sık çıkan ayaklanmalar, genellikle kapıkullarınca yönlendiriliyordu. 1632'de
IV. Murad'ın reform girişimi geçici bir iyileşme sağladı. Köprülüler döneminde
de ocaklardaki disiplin yeniden kuruldu. II. Mustafa'nın, III. Ahmed'in, III. Mustafa'nın
ve III. Selim'in bu konudaki reform çabalarının çoğu büyük ayaklanmalar karşısında
başarısızlıkla sonuçlandı. II. Mahmud 1826'da ocağın humbaracı, barutçu, lağımcı
gibi teknik sınıflarını köklü reformlarla yeniden örgütlerken, öbür kapıkulu
ocaklarını kaldırdı. |
|